Tarihi Liman Kenti Gün Yüzüne Çıkıyor
2018 yılından beri Yalova Antik Liman ve Sualtı Yüzey Araştırmasında görev alan Uzman Arkeolog Işıl Akalan Gündüz, Yalova’nın Altınova ilçesindeki kıyı şeridinde yürütülen arkeolojik sualtı yüzey araştırmaları kapsamında ‘Çağlar Boyu Altınova Kıyıları Ekonomik Faaliyetleri ve Değerleri’ hakkında bilgi verdi.
Işıl Akalan Gündüz, “İmparator Konstantin’in annesi Helena’nın adını alan Helenopolis kenti de 4. Yüzyıldan sonra büyük önem kazanan liman kentleridir. Helenopolis, Hersek Lagünü’nün hemen üst tarafında bulunan Dedeler Tepe Mevkiine lokalize edilmiştir. Bölgenin bir diğer yerleşimi de Clive Foss tarafından Lagün’ün hemen aşağısına lokalize edilen Limnae yerleşimidir. Bu iki yerleşimin bulunduğu alanların ortasında bölgenin en belirgin coğrafi unsurlarından biri Hersek Lagünü’dür” dedi.
ÇAĞLAR BOYU ALTINOVA’NIN EKONOMİK DEĞERLERİ
Altınova ilçesindeki kıyı şeridinde yürütülen arkeolojik sualtı yüzey araştırmaları kapsamında, ‘Çağlar Boyu Altınova Kıyıları Ekonomik Faaliyetleri ve Değerleri’ hakkında bilgi veren Işıl Akalan Gündüz, “2018 yılında Yalova İli Kıyıları Antik Liman ve Suları Yüzey araştırmasına başlamamızın sebeplerinden biri de Çağlar boyu değişen kıyısal ekonomiyi anlamaktı. Sualtı arkeolojisi dendiğinde akla sualtında bulunan kültür mirası gelse de, sualtındaki batıklar ve yapılar karada olan birçok yapı ve yerleşimin bir parçasıdır ve denizcilik ve kıyı ekonomik faaliyetleri ile doğrudan bağlantılıdırlar. Bu nedenle sadece sualtı kültür mirasının tespiti değil aynı zamanda kıyısal ekonomi ve üretim faaliyetleri de sualtı yüzey araştırmamızın bilimsel sorularından biridir. Kısaca, limanlar, yol ağları, kıyısal yerleşimler ve neyin nerde üretilip hangi yollarla ticaretinin yapıldığını anlamak çalışmamız için büyük önem arz etmektedir.
“YAŞAMSAL KAYNAKLAR OLUŞTURMAKTAYDI”
Antik kaynaklar günümüz Yalova bölgesi hakkında sınırlı bilgiler sunsa da Constantopolis’in başkent olmasından sonra bölgedeki liman kentleri önem kazanırken bazı yeni ticari liman yerleşimleri de ortaya çıkmıştır. Özellikle Anadolu yol ağının son bulduğu liman yerleşimleri yeni başkent için yaşamsal kaynaklar oluşturmaktaydı. 4-5.yüzyıla tarihlendiği düşünülen Tabula Peutingeriana yani Peutinger haritası Constantinopolis çevresindeki yol ağları ve merkezi yerleşimler hakkında bilgi vermektedir.
HELENOPOLİS KENTİ
İmparator Konstantin’in annesi Helena’nın adını alan Helenopolis kenti de 4. Yüzyıldan sonra büyük önem kazanan liman kentleridir. Helenopolis, Hersek Lagünü’nün hemen üst tarafında bulunan dedeler tepe mevkiine lokalize edilmiştir. Bölgenin bir diğer yerleşimi de Clive Foss tarafından Lagün’ün hemen aşağısına lokalize edilen Limnae yerleşimidir. Bu iki yerleşimin bulunduğu alanların ortasında bölgenin en belirgin coğrafi unsurlarından biri Hersek Lagün’üdür.
ÇOK ZENGİN BİR EKOSİSTEM
Lagünler çok zengin bir ekosisteme sahiptir. Hersek lagünü özellikle kefallerin üremesi için uygun koşulları sağlarken etrafında oluşan bataklık sazlık alanda 300’den fazla kuşa ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca bu sulak alan hayvancılık için de çok elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Bütün bunlardan yola çıkarak hem Helenopolis’in hem de Limnae’nin bu lagünün etrafında kurulması şaşırtıcı değildir.
15 ALTIN KURUŞA SATILIRDI
Osmanlı kaynaklarından Hersek Lagünü hakkında önemli bilgiler edinilmektedir. İstanbul'da satılan balıkçı sepetlerinin İzmit Körfezi’nde bulunan Hersek’ten gelen sazlardan yapıldığını belirtmektedir. Osmanlı döneminde sepetlerle izmarit, karides, ıstakoz ve gelincik balığı yakalanırdı. Okkası altı ila sekiz altın kuruşa satılan sazların bir okkasından üç adet ıstakoz avı sepeti üretilebilmektedir. Bir ıstakoz sepeti on beş altın kuruşa satılırdı. Edilen kara bakıldığında sazın ve sepetçiliğin ekonomi için değerli bir kaynak olduğu açıkça görülmektedir. Hersek lagünü’nün sazlarının sadece balık sepeti için değil çağlar boyunca birçok çeşit yerel sepet için de hammadde oluşturmuş olabileceğini söylemek yanlış olmaz.
“15.000 KG. BALIK ELDE EDİLİRDİ”
Osmanlı kaynaklarından edinilen bir diğer bilgi ise, Hersek Lagünün bir diğer ekonomik değeri kefal balığı ve likorinoz veya berekat balığı olarak bilinen tuzlanıp fıçılara basılan daha sonra da tütsülenen kefaldir. Bu çok iş gücü gerektiren balığın en kalitelileri Hersek lagünü ve tuzla gölünden gelen kefallerden yapılmaktadır. Hersek lagününde sadece Şubat ve Mart aylarında balık avlanılır ve 15.000 kg. balık elde edilir.
GEÇ ANTİK ÇAĞDAN OSMANLI DÖNEMİNE
Lagünün Osmanlı döneminde bu kadar önemli ekonomik değerlere sahip olması bunun Osmanlı dönemi öncesi kullanımı hakkında da bize ip ucu vermiş oldu. 4 yıldır bölgedeki yaptığımız araştırmalar bize Geç Antik çağdan Osmanlı dönemine kıyı şeridinde büyük değişimler olduğunu göstermekteydi. Günümüzde Lagünün önü betonarme bir set ile kapatılmıştır. Bu set muhtemelen 1930’lardan sonra yapılmıştır. Yaptığımız yüzey araştırmalarında onun hemen önünde uzun dikdörtgen kireç taşından yapılmış kenetsiz muhtemelen Osmanlı döneminde yapılmış olduğunu düşündüğümüz lagün seddini tespit ettik. Modern seddin yaklaşık 100 mt. açığında ise düzensiz kireç taşlarının bir set şeklinde yığılmasıyla yapılmış bir set daha tespit ettik. Bu set kıyı şeridinin değişiminden önceki lagün seddi olmalıdır. Şuan ki yüzey araştırmamızın sonuçlarına göre kıyı şeridinin 13. Yüzyıldan sonra değiştiğini düşünmekteyiz. Bu da bu seddin 13. Yüzyıldan önce lagünün balık çiftliği olarak kullanıldığını düşündürmektedir.
BALIKÇILIK
Balık setleri veya bendleri ilkel bir balık tutma yöntemi olup prehistorik dönemden beri kullanılan bir balık tutma yöntemidir ve hala bu yöntem başta İngiltere dahil birçok ülkede kullanılmaktadır. Ayrıca bu yöntem sürdürülebilir balıkçılığa örnek gösterildiğinden desteklenmektedir.
ZEYTINYAĞI İŞLİĞİ TESPİT EDİLDİ
2021 yılında Karamürsel bey Eğitim Komutanlığı açıklarında sualtında tespit ettiğimiz ve değişik dönemlerde Limnae yerleşimi ve Civetot kalesi/manastırına ait olduğunu düşündüğümüz yapı grubunun kuzeyinde bir zeytinyağı işliği tespit ettik. Zeytinyağı Roma ve Bizans döneminde sadece yemek için değil, aydınlanmak, kozmetik ve tıbbi alanlarda kullanılan çok önemli ve yaşamsal bir ihtiyaçtı. Zeytinyağı denildiğinde İznik Bölgesi akla gelse de bu zeytinyağı işliği ile Altınova zeytinyağı üretimini belgelemiş olduk.
ALTINOVA’NIN MİZİTRA PEYNİRİ
Bölgenin Osmanlı döneminde önemli başka bir tarımsal faaliyeti hayvancılığa geçmek istiyorum. 1915 tarihli Erkan-ı Harbiye haritasında Hersek deltasında özellikle sulak alanlarda tam, ağıl ve çiftlikler görülmekte. 19. Yüzyılda Osmanlının bölgesel üretimini belgeleyen Vital Cuinet Karamürsel yöresinin hayvancılığını belgelemiştir. Bu yörede, Mizithra adında koyun ve keçi peynirinden üretilen ve sert bir tadı olan peynir İstanbul’a gönderilmektedir. Mizithra, anız (küçükbaş hayvanların ilk sütü) sütü kullanılarak yapılan bir peynirdir. Tuzsuz, yağlı ve inanılmaz lezzetli olup tatlı lor peyniri ile gravyer arasında bir lezzeti vardır. Yumuşak, orta ve eski sert tipleri vardır.
“TARİHİ DEĞERLERİ BÖLGEYE KAZANDIRIYORUZ”
Kısa bir süreye Altınova gibi bereketli bir bölgenin çağlar boyu ekonomik faaliyetlerini sığdırmak zor. Altınova Belediyesi ile birlikte yaptığımız işbirliği sonucu bu tarihi değerleri teker teker bölgeye kazandırıyoruz. Altınova Belediye Başkanı Dr Metin Oral’ın değerli girişimleri ile Hersek Lagünü’nün önünden tutulan kefaller ile likorinoz yapımının tekrar canlanmasına katkıda bulunduk. Limnae/Civetot antik zeytinyağı üretiminin daha net anlaşılmasıyla ile onun da hikayesini Altınova’ın tarihine ekleyeceğiz. Bunun dışında 3d rekonstriksyonlarla da bölgenin suları kültür mirasını ve yapılan çalışmaları herkesin erişimine sunmayı planlamaktayız, böylece yapılan çalışmaları her yaştan insanla buluşturmak istiyoruz. Bu 3 boyutlu çalışmalar arasında Civetot muharebesininin canlandırılması da var” diye konuştu.